9 Ağustos 2016 Salı

live forever- oasis

maybe i don't really wanna know how your garden grows 'cause i just want to fly
-belki de bahçenin nasıl büyüdüğünü bilmek istemiyorum, çünkü tek isteğim uçmak
lately, did you ever feel the pain? in the morning rain as it soaks you to the bone
-son zamanlarda sabah yağmuru seni sırılsıklam bırakırken acıyı hissettin mi hiç?


maybe i just want to fly, i want to live i don't want to die
-belki de sadece uçmak, ölmek değil yaşamak istiyorum
maybe i just want to breathe, maybe i just don't believe
-belki sadece nefes almak istiyorum, belki de sadece inanmıyorum

maybe you're the same as me, we see things they'll never see
-belki sende benim gibisindir, onların hiçbir zaman göremeyeceği şeyleri görüyoruz
you and i are gonna live forever
-sen ve ben sonsuza kadar yaşayacağız

i said, maybe i don't really wanna know how your garden grows 'cause i just wanna fly
-dedim ki, belki de bahçenin nasıl büyüdüğünü bilmek istemiyorum, çünkü tek isteğim uçmak
lately, did you ever feel the pain? in the morning rain as it soaks you to the bone
-son zamanlarda sabah yağmuru seni sırılsıklam bırakırken acıyı hissettin mi hiç?

maybe i will never be all the things that i wanna be
-belki hiçbir zaman olmak istediğim o şeyleri olamayacağım
now is not the time to cry, now's the time to find out why
-şimdi ağlamanın değil, nedenini bulma zamanı
i think you're the same as me, wee see things they'll never see
-bence sen de benimle aynısın, onların hiçbir zaman göremeyeceği şeyleri görüyoruz
you and i are gonna live forever
-sen ve ben sonsuza kadar yaşayacağız

maybe i don't really wanna know how your garden grows 'cause i just want to fly
-belki de bahçenin nasıl büyüdüğünü bilmek istemiyorum, çünkü tek isteğim uçmak

lately, did you ever feel the pain? in the morning rain as it soaks you to the bone
-son zamanlarda sabah yağmuru seni sırılsıklam bırakırken acıyı hissettin mi hiç?



maybe i just want to fly, i want to live i don't want to die
-belki de sadece uçmak, ölmek değil yaşamak istiyorum
maybe i just want to breathe, maybe i just don't believe
-belki sadece nefes almak istiyorum, belki de sadece inanmıyorum
maybe you're the same as me, we see things they'll never see
-belki sende benim gibisindir, onların hiçbir zaman göremeyeceği şeyleri görüyoruz
you and i are gonna live forever
-sen ve ben sonsuza kadar yaşayacağız

gonna live forever
-sonsuza kadar yaşayacağız

21 Mayıs 2016 Cumartesi

blue jeans- lana del rey

blue jeans, white shirt
-kot pantolonlar, beyaz tişört
walked into the room you know you made my eyes burn
-kapıdan içeri girdin ve biliyorsun gözlerimi aldın
it was like james dean, for sure
-kesinlikle james dean gibiydi
you're so fresh to death and sick as cancer
-ölüm için çok taze ama kanser kadar hastalıklıydın

you were sorta punk rock, i grew on hip hop
-sen daha çok 'punk rock'tın, ben ise 'hip hop'la büyümüştüm
but you fit me better than my favourite sweater
-ama bana en sevdiğim kazağımdan bile daha iyi uydun
and i know, that love is mean
-ve biliyorum ki aşk küstahdır
and love hurts
-ve aşk incitir
but i still remember that day we met on december
-ama hala aralıkta tanıştığımız o günü hatırlıyorum

oh baby, i will love you till the end of time
-bebeğim, seni zamanın sonunda kadar seveceğim
i would wait a million years
-milyonlarca yıl bekleyebilirim
promise you'll remember that you're mine
-benim olduğunu hatırlayacağına söz ver
baby can you see through the tears
-bebeğim göz yaşlarının ardından görebiliyor musun
love you more than those bitches before
-seni önceki tüm bu kaltaklardan daha çok seviyorum
say you'll remember, oh baby, say you'l remember
-hatırlayacağını söyle, bebeğim, hatırlayacağını söyle
oh baby, oh, will love you till the end of time
-bebeğim seni zamanın sonuna kadar seveceğim

big dreams, gangster
-büyük hayaller, mafya
said you had to leave to start your life over
-yeni bir hayata başlamak için gitmek zorunda olduğunu söyledin
i was like, "no please, stay here, we don't need no money, we can make it all work."
-"hayır lütfen, burda kal. paraya ihtiyacımız yok, her şeyin üstesinden gelebiliriz" dedim.
but he headed out on sunday, said he'd come on monday
-ama pazar günü gitti, pazartesi geleceğini söyledi
i stayed up waitin', anticipatin', and pacin'
-ama ben bekledim, sabırsızlandım ve volta attım
but he was chasing paper
-ama o kolay yoldan para kazanmaya çalışıyordu
"caught up in the game" that was the las i heard
-"oyunda yakalandı" son duyduğum bu olmuştu

 i will love you till the end of time
-bebeğim, seni zamanın sonunda kadar seveceğim
i would wait a million years
-milyonlarca yıl bekleyebilirim
promise you'll remember that you're mine
-benim olduğunu hatırlayacağına söz ver
baby can you see through the tears
-bebeğim göz yaşlarından görebiliyor musun
love you more than those bitches before
-seni önceki tüm bu kaltaklardan daha çok seviyorum
say you'll remember, oh baby, say you'l remember
-hatırlayacağını söyle, bebeğim, hatırlayacağını söyle
oh baby, oh, will love you till the end of time
-bebeğim seni zamanın sonuna kadar seveceğim

you went out every night
-her gece dışarıya gittin
and baby that's allright
-ve bebeğim bu sorun değildi
i told you that no matter what you did i'd be by your side
-sana ne yaparsan yap fark etmez, yanında olacağımı söyledim
'cause i'm a ride or die
-çünkü ben 'sür ya da öl'üm (iyi ya da kötü her durumda beraber olmak)
whether you fail or fly
-düşsen de, uçsan da
well shit at least you tried
-en azından denedin derdim
but when you walked out that door, a piece of me died
-ama o kapıdan dışarı adımını attığında bir parçam öldü
i told you i wanted more, but that;'s not what i had in mind
-sana daha fazlasını istediğimi söylemiştim, ama kafamdaki bu değildi
i just wanted it like before, we were dancing all night
-sadece eskisi gibi olsun istedim, tüm gece dans ediyorduk
than they took you away, stole out of my life
-sonra seni aldılar, hayatımdan çaldılar
you just need to remember
-sadece hatırlamalısın